Annemin hep anlattığı bir hikaye vardır. Ben küçükken o kadar şişmanmışım ki şişmanlıktan geç yürümüşüm. Şişmanlığın üstüne bir de bacaklarım çarpıkmış. Beni doktora götürmüşler bunun bacakları çarpık napalım diye. Doktor da güneşe çıkarın düzelir demiş. Nitekim ondan sonra yazları her Pazar arabaya doluşup Karadeniz'in güzel sahil kasabası Kıyıköy'e gitmeye başlamışız, ve ben yürümeye başlamışım :) Bu gelenek yıllarca sürdü sonra.
Hatırlıyorum da o günler tam bir maceraydı. Her Pazar mangal, kömür, et, kola, rakı, kilim, plastik tabak-çanak, mayo, havlu Toros station model arabamızın arkasına atılır, yola koyulurduk. Annemle babam önde, biz üç kız arkada tıngır mıngır gider, denizi ilk önce kim görecek diye yarış yapardık. Aile dostlarımızla konvoy halinde gittiğimiz günler de çok olurdu. O zaman da diğer arabadakileri geçince sevinçten havalara uçar, elimizi kolumuzu dışarı çıkarıp onlara deli gibi el sallardık. Eğer bizim arabaya fazladan birkaç kişi gelmesi gerekiyorsa, bu hiç sorun olmazdı. Biz çocuklar hemen bagajdaki yerimizi alır, orada piknik sepetinden yiyecek araklayarak mutlu bir şekilde yolculuk ederdik. O günler çocukluğumun en zevkli günleriydi diyebilirim. Deniz, kum, güneş, Karadeniz'in azgın sularında yüzmeyi öğrenmek, kuma atılan portatif masada okey oynamak, çömlekte pişirilen kuru fasulyeyi yemek, akşam olunca hiç sektirilmeden gidilen tepedeki çay bahçesinde langırt oynamak, dondurma yemek.. Ve eve dönüş yolunda her zaman rakıyı biraz fazla kaçırmış olan babamın kullandığı arabada yaşadığımız o heyecan... :) Ahh 90'lar.. güzeldi be!
Melodi, onu bu yaz haftada en az iki kez götürdüğümüz su parkını yıllar sonra hatırlayacak yaşta olmasa da henüz, orada çok eğlendiğini biliyorum. Alttaki resimde görünen dev su kovasından su dökülünce onun altında duracak cesareti yok henüz o ayrı! :) Şimdilik sadece yerden fışkıran sulardan kaçmak bile onu eğlendirmeye yetiyor. Orada ıslanıp ıslanıp yan taraftaki parka koşuyor ve orada biraz takıldıktan sonra tekrar sulara dönüyor.
Hayat çocuklara güzel :)
İnsanın oyun çağında çocuğu olunca, kendi çocukluğuna dönme isteği daha sık oluşuyor. Melodi'yle beraber parkta kaydıraktan kaydığımız, salıncakta sallandığımız günler az değil bu ara. Insan küçük bir çocuğun peşinde koştururken büyümüş olduğunu unutmak istiyor. Ama bir yandan da şükrediyor, onun sayesinde tekrar tekrar çocukluğunu yaşayabilme imkanı bulabildiği için.. Öyle işte.. Bu konu uzar gider. Ben sizi bu bıdığın parktaki halleriyle başbaşa bırakayım şimdilik..
Bu arada herkese hayırlı ramazanlar dilerim..
:)
İpek, iyi ki yazdın bu yazıyı, çok hoşuma gitti. Senin çocukluk hikayeni okudum ama aslında ben kendi hikayemi düşündüm hemen, bizde benim için güneşin ve suyun göbeğine taşınırdık haftada 3 kere kendi anılarım canlandı gözümde :)
YanıtlaSilŞimdi bende nerede küçük bir çocuk bulsam hemen onun arkasına saklanıp tekrar çocukluğumu yaşarım onunla, sende bu zamanı iyi değerlendir Melodi büyümeden bütün çocukluğunu doya-doya tekrar yaşa büyük aklı ile hemde :)
Melodi yine çok tatlı, pembeler nasılda yakışıyor ona Maşallah ya :)
Insanın içindeki çocuğu canlı tutup zaman zaman su üzerine çıkarması çok güzel gerçekten. Hemen büyümeseler bari, biz de onlarla eğlenceli eğlenceli takılıyoruz böyle :)
SilOrtak anılarımız :)
YanıtlaSilHer hafta sonu ya denize ya pikniğe gidilirdi. Piknik ise Incekoru, deniz ise Kıyıköy, Kastro,Serves, Poliçe. Otomobilin bagajinda seyahat, geceden yapılan hazırlıklar, tüm gün yorgunluktan ölene kadar koşturup oynama, dönüş yolunda yorgunluktan dilimiz dışarda uyuyakalmak :)
Çocukluğumuzu özlettin bana İpek.
Bir de ilkokulda her sene sonunda sadece büyük sınıfların götürüldüğü Incekoru piknikleri geldi şimdi bir de aklıma bak :)))
SilAaa evet, şimdi hatırladım. Bizim için yılın en önemli organizasyonu değil miydi ama :)
SilNe çok eğlenirdik o gün. Yer, içer, salıncağa biner, ip atlar, top oynardık.
gözlerim doldu okurken bende gittim çocukluk yıllarıma melodi kuzusuna maşallah ya çok gizel bi bebek kaç aylık ve kaç kilo aceba
YanıtlaSilTesekkürler.. Melodi 20 aylık olmak üzere ve 13 kilo :)
Silne güzel parklar var sizin orada:) nasıl
YanıtlaSileğlenmiş canım yaa!
Bu park Melodi'nin favorisi :) Kendi gibi sulu :P :))
Silİpekçim bu yazınla beni hem geçmişe hem geleceğe götürdün:) Geçmişe özlem geleceğe hasret. Oğlum bir an önce doğsun istedim. 1 saatliğine de olsa çocukluğuma dönmek istedim. Her bireyin içinde bir çocuk vardır gerçekten, onu yaşattın bana canım:) Melodi'yi de seni de kocaman öpüyorum...
YanıtlaSilGülevcim çok değil çok yakında Yağız'ına kavuşunca doya doya yaşayacaksın çocukluğunu merak etme. Insan çocukluğunda yaşayamadığı şeyleri kendi çocuğuyla beraber yaşamaya çalışınca tamamlanıyor.
Sil90'lar ah çocukluğum..hep özlemişimdir o güzel duyguları,dönmek istemişimdir arada sırada o günlere hasret gidermek için.
YanıtlaSilçok güzel bir yazı olmuş.
vee..o totişin göründüğü fotoğraf var ya,nasıl da ısırasım geldi :)
fotoğraflar ve Melodi,her zamanki gibi çok güzel ve fazlasıyla tatlı :)
Teşekkürler Eylül :) O totiş bu ara biraz büyüdü, iyice ısırmalık oldu cidden :))
Silçok keyifliydi okumak, bakmak... bankta oturduğu foto ve popo üstü salıncak hele harika:)
YanıtlaSilTesekkürler deli anne :)
SilAA çok şaşırdım siz "kıyıköy"den bahsedince. İnsana sanki hiç olmazmış gibi geliyor. blog dünyasından üstelik okyanus ötesinde yaşayan birinin kıyıköyden bahsetmesi diyorum. Mutlu oldum şimdi bende küçükkken kıyıköyde denize giderdim. hala giriyorum üstelik. Saray'da yaşıyorum hala. Siz sararylı değilsiniz ama sanırım??
YanıtlaSil